BAHAİLER NE YAPAR?
Bahailere göre, Allah bu çağda insanlığın ulaşması gereken hedefi, adaletin, barışın ve refahın hâkim olduğu bir dünya kurmak ve insanlığın birliğini tesis etmek olarak belirlemiştir. Bahailerin inancına göre insanoğlunun bu hedefe ulaşmasını sağlayacak Plan’ın ana hatları kutsal Bahai yazılarında çizilmiş, kullanılacak araçları ve kaynakları oluşturmak için gereken ilahi kılavuzluk da temin edilmiştir.
Ancak bu, uzun ve zorlu bir yolculuktur. Değişmesi gereken çok şey vardır ki bunların en başında insanoğlunun zihniyeti gelmektedir. Rekabeti, gücü, sınırsız bir tüketim kültürünü ve başarıya giden her yolu mubah gören anlayışı kutsallaştıran bir insanlık; hırsından, kibrinden, bencilliğinden, dini, cinsiyetçi ve etnik önyargılarından kurtulmak ve başarı, mutluluk, adalet, barış, birlik, eşitlik ve refah gibi temel kavramları yeniden tanımlamak zorundadır.
Bahailer işte bu zihniyet değişimine kendi anlayışları çerçevesinde katkıda bulunmak amacıyla geçmişte olduğu gibi bugün de birçok çalışma yürütmektedirler. Sitenin bu son bölümünde Bahailerin günümüzde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verilecektir.
Bu çalışmalar Bahai tarihi boyunca çeşitli aşamalardan geçmiştir. Hz. Bab ve Hz. Bahaullah’ın dönemlerinde Bahai toplumunun birliğinin güçlendirilerek temellerinin sağlamlaştırılmasına ağırlık verilirken Hz. Abdülbaha döneminde artmaya başlayıp Hz. Şevki Efendi döneminde hız kazanan dünyaya açılma süreci, günümüzde Yüce Adalet Evi’nin rehberliğinde daha önce hiç olmadığı ölçüde yoğunlaşmış, bunun doğal sonucu olarak da Bahailerin yürüttükleri çalışmalar değişim geçirerek çeşitlenmiştir. Bu değişim ve gelişim süreci gelecekte de devam edecektir.
Bugün gerek Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında gerekse de çeşitli ülkelerdeki yerel Bahai toplumları tarafından yürütülen çeşitli sosyoekonomik projelerin yanı sıra küresel ölçekte, dünyanın her yerindeki Bahailerin sürdürdüğü bazı ortak çalışmalar da vardır ki bunlara “çekirdek aktiviteler” adı verilir.
Bunlar şunlardır: Yetişkinlere dönük ve topluma hizmet kapasitesi inşa etmeyi hedefleyen çalışma çemberleri; çocuk sınıfları; genç insanlar için ruhani güçlendirme programları ve dua toplantıları. Bu dört çekirdek aktivite dışında Türkiye Bahai Toplumunun çalıştığı özel bir alan da toplumun diskurlarına katılımdır.
Bahai olsun olmasın herkese açık olan bu aktivitelere katılmak ya da daha detaylı bilgi almak isteyenler Türkiye Bahai Toplumu ile temas kurabilir.
Çalışma Çemberleri:
Ruhani Bir Yolda Birlikte Yürümek
Çift Yönlü Amaç Duygusu
Bahai öğretilerinin temel esaslarından biri, insanın kendi iç benliğiyle karakterini arındırmasının ve insanlığa hizmet etmesinin hayatın birbirinden ayrılamaz iki yönü olduğu düşüncesidir.
Bu konuda Hz. Şevki Efendi şu açıklamayı yapmıştır:
İnsan kalbini dışımızdaki ortamdan ayırıp da bunlardan biri iyileştirildiği zaman her şey düzelmiş olacaktır diyemeyiz. İnsanoğlu dünya ile organik bir ilişki içerisindedir. Onun içsel yaşamı bu ortamı biçimlendirdiği gibi, bu ortamdan da son derece etkilenmektedir. Biri diğerine etki eder ve insanoğlunun yaşamındaki her kalıcı değişim bu karşılıklı tepkilerin sonucudur.170
Bu anlayışın ışığında Bahailer, yaşamlarında çift yönlü bir amaç duygusunu temel alırlar: Bireysel açıdan ruhani ve entelektüel gelişimlerinin sorumluluğunu üstlenmek ve bununla eş zamanlı olarak toplumun olumlu yönde dönüşümüne katkıda bulunmak.
Bu çift yönlü amaç duygusu Bahailerin her alandaki çabalarını şekillendirmeye yardım eder. Örneğin Bahailerden sadece özel hayatlarında her gün dua edip tefekküre özel zaman ayırmakla yetinmeyerek bulundukları ortama dua ile beslenmiş bir ruh üflenmesine vesile olmaları da beklenir; bunun yanı sıra Bahailerin sadece Bahai Dini’ne dair anlayışlarını geliştirmekle kalmayıp Hz. Bahaullah’ın öğretilerini başkaları ile paylaşmaları da gerekir; egonun sadece kendi yaşantılarındaki etkilerine karşı koymaları değil, üstün görme ve dayanışmanın temellerini aşındırma eğiliminde olan kültürleri tersine çevirmek için cesaretle ve alçakgönüllü bir şekilde gayret etmeleri de arzu edilir.
Ruhani Bir Yolda Birlikte Yürümek
Bahai toplumunda herhangi bir ruhban sınıfı yoktur. Bu açıdan bakıldığında Bahailer birtakım âlimler ve din adamları tarafından yönetilen ve kılavuzlanan bir inananlar topluluğu değildir. Bahai öğretileri her bireyin ruhani gelişiminden o bireyin kendisinin sorumlu olduğunu vurgular. Bahai kurumlarının bir varlık nedeni bireylerin enerjilerini ortaya çıkarmak ve yönlendirmektir.
Bahai toplum yaşamının da karşılıklı meşveret ve teşvik ile nitelendirilmiş olması gerekir. Bununla birlikte ruhani gelişimin sorumluluğu esas itibarıyla yine de bireyin kendi omzundadır. Bir başka deyişle birey bu konudaki sorumluluğunu kurumlara ya da topluma havale edemez.
Ruhani bir yolda yürümenin dinamikleri, Bahailerin hem bireysel hem kolektif olarak tüm aktivitelerinde sürekli olarak ve daha derinlemesine anlamaya çalıştıkları bir konudur. Öte yandan bazı şeyler çok nettir: Bu yolda ilerlerken sadece kendimize odaklanmamız ters etki yaratacaktır. Bu yolu ancak başkalarının eşliğinde yürüyebiliriz ve yol boyunca herkesin karşılıklı olarak sevgi, yardım ve teşvike ihtiyacı vardır. Kendini üstün görme eğilimine sürekli ve bilinçli olarak karşı konulması gerekir ve alçakgönüllülük ilerlemenin ön koşuludur.
Bu ruhani yolda yürüyen hiçbir birey mükemmellik iddiasında bulunamaz. Diğer yandan bireyin, Bahai Dini’nin belirlediği yüksek ideallere ve öğretilere uygun bir yaşam sürdüremeyeceği düşüncesine de yer yoktur. Hz. Bahaullah’ın getirdiği standartlara tam anlamıyla ulaşmak ne kadar zor olursa olsun tüm Bahailerin bu standartları hayatlarında her gün biraz daha fazla yansıtabilmek için günlük çaba içerisine girmeleri beklenmektedir.
Çalışma Çemberlerinin İşleyişi
Çift yönlü amaç duygusu doğrultusunda hem bireysel ruhani gelişimimizi sürdürmek hem de daha iyi bir toplum kurmaya katkıda bulunmak için tüm dünyadaki insanlara hitaben “çalışma çemberleri” yapılmaktadır. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde yapılan bu aktivitenin amacı, bireylerin Bahai öğretilerine dair anlayışlarını derinleştirmelerine ve daha iyi bir toplum kurma çabalarında gerekli olacak ruhani içgörü, bilgi ve becerileri edinmelerine yardımcı olmaktır.
Çalışma çemberleri çeşitli sıklıklarda ve birkaç saat boyunca çeşitli kitapların çalışıldığı gruplardır. Herkes Bahai olsun ya da olmasın, bu çemberlere katılabilir. Çember, incelenecek kitabın içeriği konusunda ve Bahai enstitüsünde deneyime sahip bir “kolaylaştırıcı” tarafından yürütülür ancak kolaylaştırıcının grupta herhangi özel bir konumu yoktur. Çalışma sırasında öğrenme sorumluluğu her katılımcının kendisine aittir. Kolaylaştırıcı bu süreci kolaylaştırırken çalışılan konu üzerinde kendisi de yeni görüşler kazanır.
Kolaylaştırıcı ve katılımcılar arasındaki ilişki, bir âlim ile bir grup eğitilmesi gereken insan arasındaki ilişki şeklinde değildir. Bu kurslar serisini tamamlayan her katılımcı isterse kendi çalışma çemberini açarak kolaylaştırıcı olabilir. Kolaylaştırırcıla ın temel işlevi çember katılımcılarının öğrenme sorumluluğunu üstlenmelerini teşvik edecek bir ortam oluşturmaktır.
Çalışma çemberleri bireylerin ruhani ve ahlaki olarak güçlenmelerine vesile olan bir ortam sunmalıdır çünkü amaç, toplumların gelişmesine yardımcı olacak etkinliklerin başlatılması ve düzenli olarak sürdürülebilmesi için anlayış, ruhani içgörü ve diğer becerilerin bireysel düzeyde geliştirilmesine yardım etmektir.
İçerik ve Hizmet Aktiviteleri
Çalışma çemberlerinde işlenen kitaplar çeşitli konular ve hizmet aktiviteleri ile ilgili Bahai yazılarından alıntılar içerir. Katılımcılar bu alıntıların kendi bireysel ve kolektif yaşamlarındaki uygulamaları hakkında düşünür ve tartışır. Bu çalışmalar sırasında incelenen bazı konular şunlardır:
Dua ve tefekkür ile salıverilen ruhani güçlerle insanları buluşturacak ortamların nasıl yaratılabileceği; çeşitli geçmişlere sahip insanlarla anlamlı sohbetler yapıp dostluk bağlarının nasıl güçlendirilebileceği; çocukların eğitiminin toplum hayatının en önemli unsurlarından biri hâline nasıl getirilebileceği; genç insanların entelektüel ve ruhani kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olacak ortamların nasıl oluşturulup sürdürülebileceği.
Çalışma çemberleri sadece bazı kitapların incelenmesi ile bitmez. Katılımcılar hem inceledikleri kitaplardan kazandıkları anlayışlar hem de bölgelerindeki Bahai kurumlarının destek ve teşviki ile çevrelerindeki insanlara yönelik çeşitli hizmet aktiviteleri yaparlar. Kadın, erkek, genç, yaşlı herkes bu çalışmalar sayesinde etraflarındaki topluma, dolayısıyla ülkelerine ve dünyaya olumlu katkıda bulunmak ve yaşadıkları ortamı yeniden şekillendirmek için gerekli güce sahip olduklarının farkına varırlar.
Çocuk Sınıfları:
Çocukların İçsel Kapasitelerini Geliştirmek
Bahailer çocukları bir toplumun sahip olabileceği en değerli hazine olarak görür. Çocuklar geleceğin güvencesi ve umududur. Ancak çocukların bu beklentileri karşılayabilmeleri için hem zihinsel hem de ruhani açıdan beslenmeye ihtiyaçları vardır. Günümüz dünyasında çocukluk yıllarının neşesi ve masumiyeti, çok kolay bir şekilde maddiyatçı amaçların saldırgan tutumlarıyla yok edilebilmektedir. Dolayısıyla çocukların ruhani ve ahlaki eğitimleri bugünün dünyasında özellikle hayati önem taşır. Bu konu ile ilgili Hz. Abdülbaha’nın sözleri şöyledir:
Terbiye ve ahlâk bilim öğreniminden daha önemlidir. Temiz, arınmış, iyi huylu ve güzel ahlâklı bir çocuk, cahil de olsa; tüm bilim ve sanatlarda usta olmasına rağmen terbiyesiz, pis ve kötü ahlâklı olan bir çocuktan daha iyidir. Çünkü, iyi davranışlı bir çocuk, cahil de olsa yine başkalarına yarar sağlar; fakat kötü ahlâklı bir çocuk, bilgin de olsa fesatçı ve zararlıdır. Ama eğer çocuk bilim ve güzel ahlâkın her ikisini öğrenirse, işte o zaman ışık üstünde ışıktır.171
Tüm İnsanların Asil Yaratıldığı İnancı
Bahai Dini’nin en temel inançlarından birisi tüm insanların asil yaratıldığıdır. Herkes Allah’ın dürüstlük, cömertlik, şefkat ve nezaket gibi birçok ruhani niteliğini yansıtabilme kapasitesine sahiptir. Tüm insanlar kendilerine has yetenek ve kapasiteler ile donatılmış, Allah’ın yarattığı özel kişilerdir. Bu yetenek ve kapasitelerin ortaya çıkması ise ancak doğru bir eğitim modeliyle mümkün olabilir. Hz. Bahaullah’ın bu konudaki açıklaması şöyledir:
İnsana kıymetli mücevherlerle dolu bir maden nazariyle bakınız. Terbiyedir ki ona hazinelerini dışarı döktürür; terbiyedir ki insanlığı o mücevherlerden istifade ettirir.172
Dolayısıyla insanlardaki bu potansiyelleri çocukluk yıllarından başlayarak ortaya çıkarmak ve ruhani vasıfları geliştirmek, Bahai Dini’nin ilk yıllarından itibaren çok önem verilen, öncelikli bir konu olarak görülmüştür.
Ruhani ve Ahlaki Eğitimin Gerekliliği
Tüm insanların asil yaratıldığını kabul etmek çocuk eğitiminin en temel hareket noktası olsa da kapasitelerin ortaya çıkması için yeterli değildir. Bir mum ışık verme kapasitesine sahip olsa da bunu kendiliğinden yapamaz ve tutuşturulması gerekir. Aynı şekilde çocukların da içlerindeki tüm ruhani vasıfları, yetenekleri ve kapasiteleri ortaya çıkarmaları için ruhani ve ahlaki bir eğitime ihtiyaçları vardır.
Ancak bu eğitim boş bir kabı doldurma bakış açısıyla yapılırsa sonuç vermeyecektir. Çocukların kapasitelerini keşfetmeye gayret etmek ve bunları ortaya çıkarıp geliştirmelerine yardımcı olacak ortamlar sunmak, bu bağlamda çok hayatidir. Bu nedenle çocuklara bu anlayışa dayanan bir eğitim sunmak, uzun zamandan beri Bahai kültürünün bir parçası olmuştur. Çocuk sınıfları, çocukların okulda aldıkları eğitimin bir alternatifi olmayıp bunu tamamlayıcı ve bu hassas kalpleri ve akılları besleyen bir eğitim sunar.
Çocuk Sınıflarının İçeriği ve Herkese Açık Oluşu
Çocuk sınıfları, ebeveynlerinin izin vermesi koşuluyla her çocuğa açıktır ve ailelerle birlik içerisinde yürütülür.
Bahai öğretilerinden ilham alınarak hazırlanan bu sınıflar, çocukların içlerinde zaten var olan içsel kapasitelerini ortaya çıkarmalarında destek olup Allah’a ve tüm peygamberlere sevgi duymalarına yardımcı olmayı amaçlar. Sınıflar, çocuklar için seçilmiş olan uygun kutsal yazıları inceleme, yaşamlarında karşılaştıkları sorular hakkında konuşma, çocuklara aileleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde sevgi, birlik ve adalet gibi ruhani prensipleri uygulama fırsatları sunar.
Sınıfların nihai amacı ise çocukların kendi ruhani gelişimlerinin sorumluluğuun üstlenmelerinin ve toplumun gelişmesine katkıda bulunmanın gerekliliğini anlama ve buna uygun hareket edebilme seviyesine ulaşmalarını sağlamaktır. Müfredat sosyal beceri ve arkadaşlığı geliştiren etkinlikler, oyunlar, sevgi, nezaket, cömertlik gibi erdemleri anlatan hikâyeler, sanat ve müzik de içerir.
Yeni Gençlik Grupları:
Yeni Gençlere Eşlik
12–15 yaş grubu için özel olarak hazırlanmış olan yeni gençlik programı, bu yaş grubuna “keskin bir adalet duygusu, evreni öğrenme konusunda isteklilik ve daha iyi bir dünyanın kurulmasına katkıda bulunma arzusuna sahip gençler”173 olarak bakan uzmanlarca, dünyanın her yerinde kazanılan deneyimler ışığında geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam eden, uluslararası bir programdır.
Yeni Gençlik Döneminin Önemi
Ön ergenlik (11–15 yaş) çağı, bir bireyin davranış ve düşünce biçimlerinin birçoğunun şekillenmeye başladığı çocukluktan ergenliğe geçişin ara evresi olduğu için özel önem taşır. Bu dönemde gençler hızlı bir bedensel, zihinsel ve duygusal değişim geçirirler. Farkındalık seviyelerinin yaşları itibarıyla yükselmesinden ötürü felsefi konulara ve kendi yetenek ve becerilerinin ne olduğuna daha fazla ilgi duymaya başlarlar.
Özetle gençler bu kısa ve kritik dönem boyunca, birey ve toplum hakkında, hayatlarının geri kalanını şekillendirecek birtakım fikirler edinirler.
Yaygın kanaat, yeni gençlik evresinin doğası gereği türlü kafa karışıklıkları, duygusal dalgalanmalar, olumsuz davranışlar ve çeşitli krizlerle kol kola yaşandığı bu anlayış ise daha farklıdır.
Genç bireylerin bu evrede zaman zaman sergileyebildikleri bazı olumsuzlukların doğal görülmesi problemin çözülmesine değil, yayılmasına hizmet etmektedir. Üstelik tarafsız bir gözle bakarsak bu problemlerin yetişkinlerde de fazlasıyla mevcut olduğu görülecektir.
Bunun yanı sıra çeşitli güç odaklarının bu genç dimağlar üzerindeki ciddi etkisi, yetişkinlerin kendilerine hâlâ çocuk gibi davranmaya devam etme eğilimi ve ebeveynler başta olmak üzere, birçok yetişkinin sözleri ile hareketleri arasında gördükleri tutarsızlıklar, bu gençleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Toplumlarda birtakım problemlerin mevcut olması, yeni gençlerin bunların üstesinden gelemeyecekleri anlamına gelmez; aksine onlar bu problemlere yol açan etkileri bertaraf etmekle kalmayıp, yeni bir toplum kurulmasına katkıda bulunan bireyler hâline gelme potansiyelini içlerinde barındırmaktadırlar.
Dolayısıyla yeni gençler, yeteneklerinin topluma, dolayısıyla tüm insanlığa hizmete yönlendirilebileceği en uygun yaştadırlar.
İki Yönlü Değişimin Gerekliliği
İnsanın saklı kalmış yeteneklerini geliştirmesi ile toplumun refahı için çalışması, birbirinden ayrılamayacak iki husustur; çünkü bir şahsın ahlaki değerleri ile davranışları bir yandan o kişinin çevresini şekillendirirken öte yandan aynı ahlaki değer ve davranışlar toplumsal yapı tarafından da biçimlendirilir. İşte bu, Çalışma Çemberleri başlığında da değindiğimiz iki yönlü amaç duygusudur.
Bu iki yönlü değişim ancak bilinçli çabayla meydana gelecektir. Gençlerin hem kendi kişisel gelişimlerinin sorumluluğunu üstlenme hem de toplumun değişimine katkıda bulunma bağlamında bu konunun öneminin farkına varması ve güçlü bir amaç duygusu ile donanması gereklidir. Böylesi iki yönlü bir ahlaki amaç, doğal olarak bir hizmet yaşamında ifade bulacaktır ki yeni gençlik programı da burada devreye girer.
Yeni Gençlik Programının Amacı
Programın asıl amacı, neşeli ve arkadaş canlısı bir grup ortamında yeni gençlerin zihinsel ve ruhani güçlerini açığa çıkarmaya ve bunları insanlığa hizmete yönlendirmektir. Bunlardan ilki olan zihinsel güçlenme, yeni gençlerin etraflarındaki dünyayı net bir şekilde anlamalarına, toplumu biçimlendiren güçleri tanımalarına, ifade güçlerini artırmalarına yardım eder.
Ruhani güçlenme ise hayata ve topluma dair umut dolu bir bakışa sahip olmalarına, toplumlarına alçakgönüllü biçimde hizmet etmelerine, rekabet yerine dayanışma ve işbirliğini seçmelerine yardımcı olur.
Bahai yeni gençlik programlarında bunu sağlamak için dört temel araç kullanılır: Müfredat kitapları, topluma hizmet projeleri, sanat aktiviteleri ve spor faaliyetleri.
Müfredat Kitapları
Dünyanın çeşitli yerlerinde sosyoekonomik gelişimi amaçlayan Bahai ilhamlı kurumlar tarafından hazırlanan müfredat kitapları, yeni gençlerin sağlam bir karakter oluşturmak için gerek duyduğu erdem ve kavramları hikâyeler ve bunlarla ilgili alıştırmalar yardımıyla aktarır. Müfredatın içerdiği alıştırmalar yeni gençlerin akranlarıyla birlikte özgürce anlayış geliştirmelerine ve birlikte gerçeği araştırmalarına imkân sağlar.
Topluma Hizmet Projeleri
Yaşadıkları toplumlardaki güncel meseleleri tespit etmelerine ve bunların çözümleri hakkında derinlemesine düşünüp, analiz kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olan bu ortamlar sayesinde yeni gençler, arkadaş gruplarıyla hizmet projeleri tasarlayarak örneğin mahallelerindeki sorunların çözümü için harekete geçme gücü bulurlar.
Bu projeler bir yandan projenin yapıldığı çevrede yaşayanların geleceğe dair umutlarını artırırken bir yandan da yeni gençlerin mahallelerindeki sorunların çözümünde kendilerini aktif bir aktör olarak görmelerini sağlar.
Sanat Aktiviteleri
İnsanların kendilerini ifade etmek için binlerce yıldır kullandığı bir araç olan sanattan da faydalanan yeni gençlik programı, bu yolla hem katılımcıların gizli yeteneklerini açığa çıkarıp güzelliği takdir etmelerine hem de müfredat boyunca inceledikleri kavramlara dair daha derin bir anlayış geliştirmelerine yardımcı olur.
Spor Faaliyetleri
İnsan hayatının en enerjik çağlarından biri olan yeni gençlik dönemindeki bireyler, enerjilerini sağlıklı biçimde ifade edecek ortamlara ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle program, işbirliği ruhunun yeşermesine uygun olan sportif aktiviteleri de içerir.
Programın İşleyişi ve Katılım
Herkese açık olan program tamamen gönüllü bir şekilde yürütülmektedir. Her grupta katılımcılara kendi kapasitelerini geliştirmeleri için yol göstermeye çalışan, genellikle onlardan yaşça daha büyük gençlerden oluşan, onları anlayan ve bu gelişime adanmış sorumlular vardır ki bu kişilere “animatör” denir.
Animatörlerin varlığı bir yandan yeni gençlerin kendilerini çevreleyen ve parçalanmakta olan bir toplumun olumsuz tesirlerine karşı korunabilmelerine bir yandan da toplumun iyileşmesine katkıda bulunma umut ve inançlarının canlı kalmasını kolaylaştırmaya hizmet eder.
Dua Toplantıları
Dua Nedir?
Her dinde var olan dua konusuna dair Bahai anlayışı,
Hz. Abdülbaha’nın yaptığı şu açıklamada görülebilir:
Varlık dünyasında duadan daha tatlı bir şey yoktur. İnsan dua hâlinde yaşamalıdır. En kutsanmış durum dua ve niyaz durumudur. Dua, Tanrı ile sohbettir. Tanrı ile sohbetten daha tatlı bir hâl veya ulaşılacak daha yüce bir durum yoktur. O ruhaniyet yaratır, bilinç ve göksel duygular yaratır, Melekût’un yeni cazibelerine yol açar ve daha yüksek zekâ alıcılıklarına sebep olur.174
Neden Dua Ederiz?
Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için belli bir düzen içinde, makul miktarda yemek yeriz. Düzenli şekilde beslenmek çevremizin bize dayattığı bir davranış değildir; maddi doğamızın gerçekliği ile ilgilidir. Bedenlerimiz öyle yaratılmıştır ki birkaç saatte bir gıdaya ihtiyaç duyar ve bizim de bu ihtiyaca cevap vermemiz gerekir.
Öte yandan insan doğasının ruhani bir yönü de vardır ve bunun da beslenmesi gerekir. Bu tespit bize insan ruhunun, kalbimizle ve aklımızla düzenli olarak Allah’a yönelmemizi ve varlığımızın Kaynağı ile “sohbet etmemizi” gerektirecek bir şekilde yaratılmış olduğunu anlatır.
Biliyoruz ki bizleri Tanrı yaratmıştır. O bilicidir, hikmetlidir. Bizim ne istediğimizi ve neye ihtiyacımız olduğunu bilir. Öyleyse neden hâlâ dua etmeliyiz? Tanrı’nın dualarımıza ihtiyacı yoktur ama ruhumuzun gelişmesi duaya bağlıdır; dua ruhun gıdasıdır. Dua ettiğimiz zaman ruhani açıdan besleniriz. Bizi ilahi dünyaya bağlayan sevgi bağı ile Tanrı’nın hoşnutluğunu kazanırız. Dua ayrıca bize bahşedilen ruhani hediyelerden hoşnut kalma ve gerçek mutluluk deneyimi kazanma kapasitemizi arttırır.
Birlikte Dua Etmek ve Tanrı Sözünü Paylaşmak
Dünyanın ve Türkiye’nin her yerindeki Bahailer, komşuları ve arkadaşlarıyla düzenli dua toplantıları yaparak toplumlarının ruhani olarak canlanmasına yardımcı olmaya çalışırlar. Dua toplantısının özünü, dualar ve kutsal yazılardan alıntıların paylaşılması oluşturur. Bunun ötesinde başka bir kalıp yoktur. Dua toplantıları canlandırıcı, ruhani bir atmosfer yaratmayı öğrenmek için fırsat sağlar.
Bu atmosfer müzik ve diğer sanatları da içerebilir. Kilit nokta, zihinlerimizi gündelik hayatın kaygılarından arındırmak ve yüksek idealler hakkında derinleşmektir. Ayrıca dua toplantısıyla evini mahalledeki dostlarına ve misafirlere açmak ve topluma hizmet etmek de bu aktivitenin diğer bir amacıdır.
Bu toplantılarla birlik ve sevgi ruhu ortaya çıkar. Bunlar yaşamımızda güçlü bir etkiye sahiptir. Varlığımızın ruhani tarafına özel zaman ayırdığımızda günlük yaşantımıza farklı bir açıdan bakmaya başlarız. Daha önce üstesinden gelemediğimiz zorluklar bize daha az korkutucu gözükebilir, ruhani gücümüz artar ve insanlığa hizmet etme yeteneğimiz serpilir.
Toplumun Diskurlarına Katılım
Bahailerin aktif oldukları alanlardan birisi de toplumsal sorunların çözümüne dair arayışlar ve tartışmalar olarak tarif edilebilecek olan diskurlara katılmak, fikirlerini paylaşmak ve düşünce seviyesinde katkıda bulunmaktır.
Bahai Dini’nin insan hayatında tasavvur ettiği değişimin boyutu ve kapsamı çok geniş kapsamlıdır. Bahai literatüründe Hz. Bahaullah’ın adı ile özdeşleştirilen yeni Dünya Düzeni’ne doğru ilerlemek, bireyin ruhani açıdan güçlendirilmesine ek olarak, toplumsal yapıda çok köklü değişimleri, toplumun mevcut temellerinin genişletilmesini ve toplumsal kurumların tepeden tırnağa yeniden şekillendirilmesini gerektirir.
Davranışlar, düşünceler, temel meselelere ait kavramlar… İnsanlığın olgunluk çağındaki dünya medeniyeti gün ışığına
çıktığında bunların hepsi yeniden şekillendirilmelidir.
Hz. Bahaullah’ın “yaşadığınız asrın gerekleri ile yakından ilgileniniz, onun icapları üzerinde düşününüz”175 uyarısına sıkı bir şekilde bağlı olan Bahailer, inandıkları bu ve benzeri öğretilerden ilhamını alan anlayışlardan ve yaşadıkları deneyimlerden yola çıkarak, toplumun yaygın diskurlarına katılıp toplumsal problemlerin çözümüne düşünce düzeyinde katkıda bulunurlar.
Bu amaçla dünyadaki ve ülkemizdeki Bahailer, fikirlerin, kamusal görüş ve politikaların oluştuğu çeşitli toplumsal alanlarda kişi, grup ve kurumlar seviyesinde yer alır; konferanslara, seminerlere ve internet forumlarına katılır; yazılar yayımlar ya da devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri ile görüşme imkânları yaratarak, insanlığın karşı karşıya olduğu önemli sosyal konularla ilgilenen insanlarla, yerelden uluslararasına kadar her seviyede diyaloga girerler.
Bahailer bu gibi ortamlarda fırsat buldukça, cömert bir şekilde ve hiçbir ön şart olmaksızın tartışılan konuyla ilgili Bahai öğretilerini ve bu öğretilerin toplumsal meselelerin çözümünde nasıl uygulandığıyla ilgili deneyimlerini alçakgönüllü bir şekilde paylaşır; bunu yaparken de kendi çözümlerini üretip bunları dayatmak yerine, ilgili problemleri diğer kurum ve bireylerle birlikte tanımlama, ifade etme ve ele alma üzerine odaklanırlar.
Geçmişten bugüne kadar Bahailerin toplum diskurlarına katılımı farklı şekillerde ve seviyelerde olmuştur; bireysel, kurumsal, uluslararası ve ulusal.
Dünyanın birçok yerinde bireysel ya da grup olarak yürütülen bu aktivitelerin yanı sıra ilhamını Bahai öğretilerinden alan ve eğitim, kadının ilerlemesi ve sağlık gibi çeşitli alanlarda çalışmalar yürüten organizasyonlar da diskurlara kendi deneyimlerinden kazandıkları içgörülerle katkıda bulunmuşlardır. FUNDAEC (Fundación para la Aplicación y Enseñanza de las Ciencias), ISGP (Institute for Studies in Global Prosperity) ve Tahirih Justice Center gibi birkaç organizasyon ruhani ve ahlaki motivasyonu artırmayı hedefleyen fikir ve programları tanıtarak toplumdaki diskurlara katkı sunmaktadır.
Bunun yanı sıra Bahai Uluslararası Toplumu’nun (BIC) ofisleri Birleşmiş Milletler düzeyinde, insan hakları, sürdürülebilir kalkınma, çevre ve kadın erkek eşitliği gibi çeşitli diskurlara katılmaktadır.
Benzer şekilde ulusal Dış İlişkiler Ofisleri de kendi ülkelerindeki diskurlara çeşitli şekillerde katılmaktadırlar. Bazı durumlarda bu ofisler gerek devlet gerekse de sivil toplum temsilcileriyle önemli ilişkiler kurmuş, birkaç yıllık çabaların neticesinde, bu Ofislerin birçoğu çeşitli toplumsal meselelerde politika oluşturulması süreçlerinin güvenilir ve değerli katılımcıları haline gelmiştir.
Bahailerin düşünce seviyesinde katkı sundukları diskur konularından bazıları insan hakları, iklim değişikliği, eğitim, toplumda dinin rolü, kadın erkek eşitliği, bilim ve dinin uyumu, sürdürülebilir kalkınma, kız çocuklarının eğitimi, sağlık ve çevredir. Bugün Türkiye Bahai Toplumu’nun ulusal seviyede en çok yoğunlaştığı diskur konusu ise kadın erkek eşitliğidir.
Kadın Erkek Eşitliğine Doğru İlerleme
Daha önceki bölümlerde de değinildiği gibi kadın erkek eşitliği Bahai Dini’nin en önemli öğretilerinden birisidir. Bahailer bu prensibin hayata geçirilmesinin, hem yaratılışın bir gereği, hem temel bir insan hakkı hem de dünya barışının kurulmasının en önemli ön koşullardan birisi olduğuna inanırlar. Nüfusunun yarısının haksız muamele gördüğü bir dünyada ne birlik ne de barış olabilir.
Kadın erkek eşitliği prensibi Bahai Dini’nin ilk yıllarından itibaren Hz. Bahaullah tarafından hayata geçirilmeye başlanmıştır. Daha sonraki dönemlerde Hz. Abdülbaha ve Hz. Şevki Efendi öncülüğünde Bahai toplumunda bu konuya dair anlayışın geliştirilmesine ve uygulama alanına aktarılmasına devam edilmiştir.
Bu sayede Bahailer günlük hayatlarında, aile ortamlarında, bireysel ilişkilerinde, iş yaşantılarında ve idari kurumlarında bu prensibi uygulamaya önem vererek toplumun birliğinin sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Bahailer bu çabayı yalnızca Bahai toplumuyla sınırlı tutmamış, kültürel nedenlerle kadına söz hakkı verilmeyen ve kadınların potansiyelinin sıklıkla yadsındığı birçok yerde kendi bakış açılarını gündeme getirerek, bu konuda anlayışlar geliştirerek ve farkındalıklar yaratarak kadının hak ettiği yere, yani erkeklerle eşit konuma taşınması ve böylece yeni bir kültür oluşturulması yolunda adımlar da atmışlardır.
Yerel ve milli Bahai toplumlarının bu yöndeki çalışmalarının yanı sıra Bahai Uluslararası Toplumu’nun BM Ofisi, son altmış yıldır kadınların gelişimi ve cinsiyet eşitliği alanında özel çalışmalar yürütmektedir. Bu amaçla BM’nin Kadının Statüsü Komisyonu’nun oturumlarına fiilen katılan Bahailer yapılan tartışmalara katkılarda bulunmakta, BM’in cinsiyet eşitliğini destekleyici mekanizmalarını geliştirmekte, kadın konulu BM konferanslarında yönlendirici görevler üstlenmiş ve yine
BM’nin tüm milli programlarını ve girişimlerini desteklemektedir.
BM bünyesindeki Bahai Ofisi’nin bu alandaki katkıları bugün de devam etmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerindeki kadınların görüş ve taleplerinin BM gündemine alınmasında öncü rol oynayan bu Ofis, kadınların ve kız çocuklarının sağlığı, eğitimi ve güvenliği ile kadına yönelik şiddet gibi konularda UNICEF ve BM Kadın Kuruluşlarıyla yakın işbirliğini sürdürmektedir.
Kadın Erkek Eşitliği Konusunda Türkiye’de Yapılan Çalışmalar
Ülkemizde ve dünyada cinsiyet eşitliğinin önemi birçok kişi ve kuruluş tarafından iyice anlaşılmakta ve Türkiye Bahai Toplumu da bu alandaki yoğun çalışmalara katkıda bulunmaktadır.
Bahailer bu amaçla mümkün olduğu kadar çok sivil toplum kuruluşu, kişi ve kurumla bir araya gelerek hem tartışmalara düşünce seviyesinde katılmakta, hem de işbirliği yapılabilecek alanlarda bu kişi ve kuruluşlarla omuz omuza çalışarak bu toplumsal problemin çözümü için katkı sunmaktadırlar.
Bahai toplumu ayrıca bu konuyla ilgili toplumsal farkındalığı ve anlayışı geliştirerek hem günlük konuşmalarında hem de panel, seminer gibi daha kurumsal ortamlarda kadın erkek eşitliğinin ilerletilmesine dair deneyimlerini paylaşmakta, görüşlerini politika ve düşünce üretilen makamlardaki kişilere resmi yollarla iletmektedir.
Kadın erkek eşitliğini geliştiren ve cinsiyet eşitliğinin temelinde yatan birlik ve adalet öğelerini destekleyen sosyal kurumlar kurmak ve toplumsal uygulamalar geliştirmek, hem bireylerin kalplerinde ve akıllarında hem de toplumun yapısında köklü değişimler gerektirir. Bu çok uzun bir yoldur; hiçbir kestirme yol da yoktur.
Bunun için Bahailer ilgili kişi ve kurumlarla bir araya geldiklerinde kadın erkek eşitliği prensibini daha iyi anlamaya ve bu prensibi hayata geçirmenin yol ve yöntemlerini keşfedip uygulamaya çalışırken ortaya çıkan soruların cevaplarını herkesle birlikte bulmaya çalışırlar. Bahai toplumu ülkemizde kadının hak ettiği konuma yükselmesini arzu eden herkesle işbirliğine hazırdır.
Dinin Toplumsal Rolü
Türkiye Bahai Toplumu, kendini ülkesinin refahına adamış bir toplumdur. Bu amacına ulaşabilmenin bir yolu olarak da çeşitli inançlara sahip kişi ve kurumlarla bir araya gelip işbirliği yapmakta ve dinin toplumsal rolü üzerine diyaloglarda yer almaktadır.
Hz. Bahaullah sosyal bir güç olarak din hakkında şöyle buyurmaktadır: “Din, dünyada düzenin kurulması ve orada yaşayan her şeyin barış ve huzur içinde bulunması için mevcut vasıtalar arasında en büyüğüdür.” Bahailere göre din, Allah’ın iradesini ve isteğini çağdan çağa hep daha büyük ölçüde göstermiş olan Yüce Şahsiyetlerin öğretileri vasıtasıyla indirilen Tanrı Sözü’ne insanlığın verdiği süregelen karşılığı somutlaştıran ve devamlı gelişmekte olan bir bilgi ve uygulama sistemidir. Dünya Bahai Toplumu’nun idari kurumu olan Yüce Adalet Evi din ile ilgili şu açıklamayı yapmıştır:
Bahai dini başkalarına zarar vermeyi yasaklar ve ruhları fedakârlık meydanına davet eder ki diğerlerinin iyiliği için kendilerini feda etsinler. Din, dünyayı kucaklayan bir vizyon kazandırır ve kalpleri benmerkezcilikten ve önyargıdan arındırır. Din, birlik kurması, herkese faydalı olacak maddi ve ruhani iyileşme için gayret göstermesi, kendi mutluluğunu başkalarınınkinde görmesi, öğrenim ve bilimi ilerletmesi, gerçek mutluluğun bir aracı olması ve tüm insanlığı tekrar canlandırması için ruha ilham verir.
"İnsan, ruhunun aynasını kendisine bahşedilmiş olan ilahi nitelikleri yansıtana kadar parlatır. Ve böylece ilahi sıfatların gücü bireyde ve insanlığın ortak yaşamında görünür hale gelerek yeni bir toplumsal düzenin ortaya çıkmasına yardım eder."
Hz. Bahaullah’ın Öğretilerinde ortaya konulan dinin gerçek tarifi işte budur.
Din, salt özel hayatımızda yaşadığımız, hakkında konuşmadığımız ve toplum hayatımızdan izole ettiğimiz bir olgu değildir; aksine dinin toplumsal boyutu en az bireysel yönü kadar önemlidir. Varoluşunun gerçek nedeni kardeşlik ve barış davasına hizmeti gerektiren din, tüm toplumları ve insanları derinden etkilemektedir.
Din, toplumların ilerlemesinde, bireylerin ruhani nitelikler geliştirmeye güdülenmesinde ve fedakârlıkta bulunup toplumlarının iyileştirilmesine katkıda bulunmada insanların güçlendirilmesinde öncelikli güçlerden biri olduğunu tarih boyunca kanıtlamıştır.
Din, karakteri soylulaştırmakla ve ilişkilerde uyum sağlamakla ilgilendiği için, tarih sahnesinde yaşama anlam veren nihai otorite olarak hizmet etmiştir. Her çağda iyiliği işlemiş, kötülüğü ayıplamış ve henüz gerçekleşmemiş olasılıkları, görmeye istekli herkesin gözleri önüne sermiştir. İnsan ruhu, dünyanın koyduğu sınırlamaları yenmede ve kendi emellerini gerçekleştirmede dinin öğütlerinden cesaret almıştır.
Dünyanın ilahi kaynaklı tüm dinlerine yüzeysel bir bakış dahi barışı teşvik etmedeki yönlerini gözler önüne serer. Dinin yeryüzündeki olumlu etkilerinin bir nedeni de her dinin temelinde yatan hoşgörü, şefkat, sevgi, adalet, alçakgönüllülük, fedakârlık, doğruluk, kendini başkalarının iyiliğine adama, güvenilirlik ve birlik gibi birçok evrensel ruhani prensibin, durmadan ilerleyen bir medeniyetin esasları olmasından kaynaklanır.
Din, insanın gerçek ruhani doğasına, insan âleminin birliğine, adalet kavramının gerçek anlamına dair birçok içgörü kazandırır. Adil ve dengeli bir değerlendirme yapıldığında toplumlarda ve yeryüzünde milyonlarca bireyin yaşamlarında elde edilen güvenlik, refah ve mutluluğun dine çok şey borçlu olduğu görülür.
Fakat diğer yandan dinin gerçek amacından saptırılması, toplumsal çözülmenin, hoşgörüsüzlüğün, nefretin, zulmün, çatışmanın ve yoksulluğun ana sebeplerinden biri olmuştur. Gerçekten bugün dünyada var olan zorlu sorunların birçoğunun dinî otoritenin istismar edilmesinden ve yozlaştırılmasından kaynaklandığı ileri sürülebilir. Dahası din, uzun bir süredir fanatizmle bağdaştırılmıştır. Fakat aynı zamanda bugün, din ile çatışmaların arasındaki bağlantıların yok edilmesi gerekliliğine dair bir bilinç de mevcuttur.
İşte bu sebeple çok aşikârdır ki eğer din bugün dünya medeniyetinin karşı karşıya bulunduğu meydan okumaları aşmaya yardımcı olacaksa cehaletten, önyargıdan ve düşmanlıktan arınmış olmalıdır.
Sadece bazı ayrıcalıklı bireylerin veya toplumların refahını ilerletme eğiliminden vazgeçerek dinin, bireyin ruhani varoluş amacını gerçekleştirmesinin ve refahına kavuşmasının ancak tüm dünyanın kolektif ilerlemesinden geçtiğini vurgulaması elzemdir. Adalet ve birliğe aktif adanmışlıkla ve hizmetle din, toplumsal ilerleme konularını ele almada çok büyük olumlu bir güç sağlayabilir.
Bahai toplumu bu bakış açısından ilham alarak dinler arası diyalog etkinliklerinin, bunların ortaya çıkışından itibaren güçlü bir teşvikçisi olmuştur. Bu gibi diyaloglara yönelik ivme, ortak umutların ve ortak ihtiyaçların ve daha da ötesi herkesin hak ettiği asalete ve onura yakışır şekilde yaşama arzusuna dayanmaktadır.
Eğer dinî topluluklar tüm çeşitlilikleriyle birlikte ortak ruhani miraslarını keşfetmeyi kabul ederse bu tür diyaloglar barışı kurma çabalarını zenginleştirecek ve tüm insanlığa fayda sağlayacaktır. Türkiye Bahai Toplumu bu çabalarda yer alıp dinin medeniyetin ilerlemesinde oynaması gereken yapıcı rolü üstlenmesine dair diyaloglara katkılarını sunmaktadır.
Bahailerin görüşüne göre medeniyet, salt bir ekonomik, siyasi ve hukuki sistemler silsilesinden daha fazlasıdır. İnançlar ve değerler medeniyeti bir arada tutar. Bu inançların ve değerlerin kaynağı ise dindir. Maddi gelişim kendi başına bir medeniyeti sürdürmek için yeterli değildir. Eninde sonunda bir gerileme ve çöküş süreci başlar. Ruhani gelişimin olabilmesi için, ruhani bir yenilenmeye ihtiyaç vardır.
Din topluma birlik getirir. İnsanlık bugün, dünyayı sarsan çok sayıda savaşın ve çatışmanın etkisi altında büyük acılar çekmektedir. Eğer medeniyet ileriye doğur yol alacaksa, her şeyden çok birliğe ihtiyaç vardır. En saf haliyle din, birliğin kaynağıdır.
Dinsel ifadenin çeşitliliği asla bir çekişme sebebi olmamalıdır; kaldı ki insan, dünyadaki büyük dinlerin öğretilerinin çarpıtılmamış biçimine ve özüne bakarsa aykırılıktan çok birliği görür. Din asla çekişme ve ayrılık nedeni olmamalıdır; olması halinde bu durum, insanlık olarak bizlerin dinin gerçek amacını anlayamamış olduğumuzun bir işareti olacaktır.
Bahailer dinin organize bir bilgi sistemi olduğuna inanır. Din, ruhani gerçeklik ve onun birey ve toplum yaşantısıyla olan ilişkisi ile ilgilenir. Onun ana amaçlarından biri, temel ruhani gerçekleri insanlığa bildirmektir. Bununla birlikte din, ruhani gelişimimize yardım etmekten fazlasını yapar. Bizim kolektif yaşantımızla da ilgilenir.
Din, sosyal düzenin tabiatı ile ilgilidir; yani yapılar ve kurumlar, ilişkiler, toplumun ahlaki dokusu ve tüm bunların dönüşüm geçirmesiyle. Din, her şeyin ötesinde, tüm üyeleri ve grupları arasındaki birliği getirerek toplumu dönüşüme uğratır.
Kalplerimizin en derin noktasında bizi etkileyebilen şey yine dindir; bizi fedakârlık için ve ortak çıkarlar ve toplumlarımızın gelişimi yolunda çabalamak ve aslında medeniyetin ilerleyişine katkıda bulunmak için harekete geçirir. Toplumun öğrenmesini ve güçlenmesini güdüleyen şey de dindir.
Bu bağlamda Türkiye Bahai Toplumu insanlığın dinin potansiyel güçlerinden istifade etmesini mümkün kılacak anlayışların ve farkındalıkların geliştirilmesine katkı sunmak amacıyla dinler arası diyalog ortamlarında yer almaktadır. Bu ortamlarda konu ile ilgili deneyimlerini paylaşmakta ve bu hayati konuyla ilgilenen kişi ve kurumlarla işbirliği yapmaktadır.
Toplumsal Hareket
Hz. Bahaullah tüm insanların “durmadan ilerleyen bir medeniyeti ileri götürmek için”176 yaratıldığını öğretir. Bu amaç medeniyetin maddi ve ruhani boyutuna eşit ölçüde önem verilmesini zorunlu kılar. Hem maddi hem de ruhani boyutlarıyla müreffeh bir toplumun ortaya çıkması, dünyanın her tarafında farklı alanlarda çalışan pek çok insanın çabaları sonucunda olacaktır.
Farklı kitlelerin sosyal ve ekonomik gelişimlerine katkı sağlayacak aktiviteler, bu tür çabaların gerekli bir parçasını oluşturur. Sosyal ve ekonomik gelişim alanındaki Bahai aktivitesi, inançları ve geçmişleri ne olursa olsun, yaşamın her kademesindeki insanların refahını yükseltmeyi amaçlar.
Bahai toplumu toplumsal hareket alanında faaliyet gösterirken beşeri alanlarda elde edilen bilgi birikimlerini, Bahai öğretilerini hayata uygulamaya ilişkin edindikleri deneyimlerle birleştirerek toplumlarının maddi ve ruhani bakımdan refaha ulaşmaları için gayret eder.
Yaşamın maddi ve ruhani gereksinimleri arasında dinamik bir uyum elde etmek, büyüklüğü ve etki alanı ne olursa olsun, Bahailer tarafından sürdürülen herhangi bir toplumsal hareketin aradığı bir idealdir.
Şu anda insanlığın ufkunda olan dünya medeniyetinin böyle bir uyumu yakalaması gerektiği, Hz. Abdülbaha tarafından açıklanan bir gerçektir: “Maddi uygarlık, insanlık dünyasının ilerlemesinin araçlarından biri olmasına rağmen, İlahi uygarlıkla birleşmedikçe insanoğlunun mutluluğunun özlenen sonucuna varılamaz... Maddi uygarlık, lambanın şişesine ve İlahi uygarlık ise bu lambanın ışığına benzer; şişe, ışıksız karanlıktır. Maddi uygarlık beden gibidir. Bu beden sonsuz güzellik, incelik ve tazelikte olsa bile yine ölüdür. İlahi uygarlık ise ruha benzer, bu beden bu ruhla diridir, aksi takdirde bir ceset haline gelir.”177
Dolayısıyla toplumun hem maddi hem de ruhani gelişimi, Bahai tarihinin ilk yıllarından beri Bahai dünyasının odaklandığı bir konu olmuştur. Yıllar içerisinde bu alandaki çalışmalar etki alanı açısından aşamalı olarak genişlemiş ve işlevlerine yeni boyutlar eklenmiştir.
Hindistan, Kolombiya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi Bahai nüfusunun daha yoğun olduğu ülkelerde Bahailer, vatandaşlarının daha yüksek refah seviyeleri elde etmeleri için yoğun bir biçimde toplumsal hareket aktiviteleri ile meşguldürler. Ancak refah sadece maddi değil, aynı zamanda ruhani boyutta da elde edilmelidir.
Dolayısıyla yapılan tüm toplumsal hareketler yoksullara maddi yardımda bulunmak, muhtaçlara sığınacakları barınaklar inşa etmek, belirli bir hastalığa karşı kampanyalar düzenlemek gibi asıl sorunun kendisi olmaktan ziyade sonucu olan problemlere odaklanmanın ötesine geçerek, maddiyat ve ruhaniyet arasındaki yakın ilişkiyi kabul eden bir çerçevede yürütülür.
Dünya Bahai toplumunun toplumsal hareket bağlamındaki çabaları bir yelpazeye benzetilebilir; bu hareketler bireyler ya da küçük bir grup Bahai tarafından üstlenilen, sınırlı süreli ve oldukça gayriresmî çabalardan, ilhamını Bahai öğretilerinden alan organizasyonlarca uygulanan, yüksek düzeyde karmaşık ve gelişmiş sosyoekonomik gelişim programlarına kadar yayılabilmektedir.
Büyüklüğünden ve kapsamından bağımsız olarak ise tüm toplumsal hareketler, Bahai öğreti ve prensiplerini toplumun sosyal ya da ekonomik yaşamının herhangi bir yönünü, ne kadar mütevazı olursa olsun, geliştirmek üzere uygulamaya çalışır.
Sosyoekonomik gelişim ile ilgili konular oldukça karmaşık olabilir ve günümüz Bahai toplumunun bu alandaki çabaları henüz ilk aşamalarındadır. Bu çalışmalar genellikle ufak çaplı coğrafi bölgelerde, belli bir süresi olan projelerden oluşmaktadır. Bu projeler tarım ve hayvan yetiştiriciliği, üretim ve pazarlama, fonların ve doğal kaynakların yönetimi, sağlık ve hijyen, eğitim ve sosyalleşme, iletişim gibi alanlarda aktiviteleri içerebilir.
Sosyoekonomik gelişim alanındaki binlerce Bahai girişiminin çoğu taban seviyesinde gerçekleştirilen, sınırlı süreli, oldukça mütevazı çalışmalar olmakla birlikte günümüzde bunların 900’den fazlası sürdürülebilir, geniş ölçekli projelerdir ve bunlara 600 okul ve 70’den fazla kalkınma kuruluşları dâhildir.
Ancak özellikleri ve doğası ne olursa olsun bu çalışmaların amacı, o bölgedeki yerel nüfusun yaşamını birden çok yönden geliştirmektir. Yerel seviyedeki bu çalışmalar bazen kendi iç dinamikleriyle gelişir ve kapsamı artar. Sürdürülebilirliğin sağlanması gereken bu gibi durumlarda ise idari bir yapıya ihtiyaç duyulur ve benzer amaçlara sahip insanlarla yapılan işbirliği ile birkaç Bahai, ilhamını Bahai öğretilerinden alan bir kuruluş oluşturup halkın sosyoekonomik açıdan gelişimine katkıda bulunmaya devam eder.
Bilgi üretmek, bu bilgiyi hayata geçirmek ve nihayetinde daha geniş kesimlere yaymak için kurumsal bir kapasite inşa etmeye gayret edilirken, çabalar gittikçe daha karmaşık bir yapıya bürünür.
Bahailer tüm bu aktivitelerle meşgul olurken bir hareketin toplumsal harekete dönüşebilmesi için her yerel toplumun kendi gelişim yolunda ilerlemesi gerektiği inancına sahiptir. Toplumsal değişim ve dönüşüm, bir grup insanın başkalarının yararına hayata geçirdiği bir proje değildir ve toplumun her kesiminin dâhil olduğu evrensel katılımı gerektirir.
Dolayısıyla Bahailer yaşadıkları mahallelerde, köylerde, kentlerde ve şehirlerde medeniyeti maddi ve ruhani açıdan daha üst boyutlara taşımak için bu anlayışla çaba göstermektedirler.